tas
111taş ocağı — is. Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletirlerse yirmi senede dümdüz olabilirmiş. Y. K. Beyatlı …
112taş toprak — is., ğı Yüzeyi taş ve toprakla kaplı alan …
113taş uykusu — is. Derin uyku Kızıyordu artık. Bu ne taş uykusuydu böyle? Ölü toprağı mı serpmişlerdi. M. Buyrukçu …
114taş yuvarı — is., jeol. Yer kabuğunu oluşturan ve yer yuvarlağının merkez çekirdeği çevresinde bulunan katı yuvar, taş küre, litosfer …
115taş atmak — dolaylı olarak birine dokunacak bir söz söylemek İkide birde bana bunun için taş atıyordu. R. N. Güntekin …
116taş atıp kolu yorulmamak — bir kazancı hiç yorulmadan sağlamak Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz. H. E. Adıvar …
117taş çatlasa — en fazla Bunlardan en iyisini taş çatlasa konakta iki aydan fazla tutamazdı. R. N. Güntekin …
118taş çıkarmak — (birine) taş çıkartmak …
119taş çıkartmak — (birine) biri ötekinden özellik, yetenek vb. bakımından üstün olmak Bazen hayattaki olaylar da yerli film senaryolarına taş çıkartacak kadar dramatik olabiliyor. H. Taner …
120taş gibi — 1) çok sert, çok katı 2) çok sağlam 3) hareketsiz Ben olduğum yerde taş gibi donup kaldım. R. N. Güntekin 4) vücudu diri, taze (kadın) …